top of page
  • edayaziciioglu

'Hayatımızın kendisi ve her günü, her ânı, birer tasarım'

Güncelleme tarihi: 24 Oca 2023

SEDAT YAZICI

Kill Your Idols

Fotoğraf Sedat Yazıcı'ya aittir.

Sedat Yazıcı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi moda tasarım mezunu. Resim ve Türk sanatları bölümlerinde de eğitim almış. 'KillYourIdols' projesine 2010 yılında başladı. 2015 yılında markalaşma sürecine girdi.


En son projeniz?

Sonbahar/Kış koleksiyonumuzu bitirdik. Gizia Gate mağazalarında ve online sitemizde satışta. Ve hemen yaz koleksiyonuna başladık.



Ne kadardır Arnavuköy'de yaşamaktasınız?

Doğma büyüme buralıyım. Ailemiz buranın en eski Türk ailesi. İlk esnaf Lokantasını 1930'da açmışlar. Boğaziçi lokantası.


Marka isminizin anlamı?

Onu siz araştırırsanız daha keyifli olur, sonuçta herkesin kendi hikayesi ile bağlantılı.



Kendi atölyenizi oluşturma fikri nasıl gelişti?

Çalıştığımız 15 farklı atölye ve 30 farklı ustamız var. Tüm ürünleri elişi ustaları ile beraber yapıyoruz. Tamamen eski usül işçilik ve zanaat. Yeni ustalar da yok.




Tasarımlarınız bir fikir aşamasından önümüze gelene kadar nasıl bir süreçten geçiyor?


Tasarım kelimesinin halen yeni bir kelime olduğunu düşünüyorum. Dolayısı ile tasarımcı kelimesinin de. Çünkü toplum tarafından yanlış kullanılıyor. Mesela doktorluk, avukatlık ya da mimarlık gibi eski bir meslek olmadığı için herkes ben tasarımcıyım diyebiliyor. Bunun nedeni de bir odamızın ve imza yetkimizin olmaması. Bunun için diplomalı tasarımcıların bir oda kurmaları gerekiyor. Mimarlar odası, Tabipler odası vs. böylece kamusal ve kurumsal alanlarda doğru tasarımları görebiliriz. Bu grafik Tasarımcılar için de geçerli. Yaptığımız şey bir iş, bir meslek. Ve bunun teknik kuralları var. Yani biz sanatçı değiliz, sanata yatkın kişileriz ya da sanatta yapabiliriz ama tasarım yapıyorsanız yada yaptığınızı iddia ediyorsanız, mutlaka lisans eğitimi almış olmalısınız. Yoksa yaptığınız şey kendinizi tatmin etmekten öteye geçmez.


Bakın Türkiye de binlerce tasarımcı yüzlerce tesktil firmasında çalışıyorlar. Biz ise sadece şanslı azınlıktan kendi "markalarını" kurmuş bir kaç kişiden tasarımcı olarak bahsesiyorsak burda zaten bir yanlışlık vardır. Çünkü tasarımcıya endüstri devriminden sonra ihtiyaç olmuştur ve zanaatcilerin yerini tasarımcılar almıştır. Bizim okulun eski adı Sanayi i Nefise Mektebi'dir. Yani endüstriye eleman yetiştirmek üzere kurulmuştur ve Kapalı Çarşının usta çırak ilişkisinin devamıdır. Günümüzde ise çok havalı bir meslek olarak görüldüğü için bu eğitimi almamış ama bir şekilde "marka" kurmuş, bir ofis tutmus ya da logo yapmış kişiler kendilerine tasarımcı demektedir. Bu kişilerin kendilerine girişimci, patron, patronice vs demeleri gerekmektedir. Ama mesleki kanunlarımiz eksik olduğu için

ne yazık ki bu devam ediyor. Benim gözümde tıp okumamış birinin doktorluk yapması ya da mimari okumamış birinin mimarlık yapması nasıl suç ise, tasarım okumamış birinin tasarımcılık yapması ya da tasarımcıyım demesi de aynı oranda suçtur. Ve bu tip mesleklerin de artık TBMM tarafından korunması gerekiyor. Türkiye'nin ve dolayısı ile Arnavutköy'ün an sorununun kanun, kural tanimamazlik ve olan yasaların uygulanamamazligi olduğunu dusunuyorum. Devlet kendi eli ile tasarimci olmayan kişilere "tasarım" işi veriyor. Bu iş efsane tasarimci/hocamız Mesut Manioglu'nun yaptığı ve yine bir diğer değerli tasarımcı Bülent Erkmen hocamızın yenilediği Türk Hava Yolları logosunun bulunduğu uçağa bir kilim desenini Türkiye ye logo yaptım diye anlatan bir girişimciye veriliyor. Ya da NY da defile yapması için bir "markaya" ve girişimcisine yıllardır bütçe aktarılıyor. Ama ortada ne bir satış var ne de bir marka algısı.

Sonuç olarak pek çok düzeltilmesi gereken problem önümüzde duruyor. Ve birilerinin bunları dile getirmesi ve çözmesi gerekiyor. Umarım bunları siz gençler yapabilirsiniz. Bugünün ve geçmişin özü ile.


Sorunuza dönersek, pek çok farklı konuya girdik gibi ama aslında değil.çünkü tasarım kelimesini duyunca aklıma gelen ilk şeyler bunlar. Bunları halletmeden uluslararası bir tasarım dilinden bahsetmemiz mümkün gozükmüyor. Tüm bu süreçleri de iyi tasarımcılardan ve iyi bir eğitim ile öğrenebiliriz. Çünkü hayatimizin kendisi ve her günü her ani birer tasarım. Kasarak, devamlı düşünerek değil. Doğaçlama yaparak, doğal olarak bir tasarım. Dediğim gibi özü itibarı ile. Bunları halledemeden iyi bir tasarım ürününden bahsetmemiz de mümkün değil. Cumhuriyetimizin 100 yılına baktığımız zaman da başarılı endüstriyel tasarım ürünlerimizin iki elin parmaklarını geçmediğini görürüz. 'Başarılı' tasarım ülkelerinin aynı zamanda başarılı kapitalist ülkeler olduğunu da kabul ederek. Çünkü tasarımın, üretim ve tüketim ile kitle kültürü ve pr/algı, dolayısı ile finans ve ekonomi ile ilişkileri var. Bütün bunları düşündüğünüz zaman 'gelişmiş'/sömürgeci ulkelerin tasarım ve eğlence kültürünü de ellerinde tuttuklarını ve diğer ülkeleri domine ettiklerini görüyoruz. Biz de domine edilen ve etkilenen, hayranlık duyan toplumlar sınıfına giriyoruz. Ve zanaat yerine pembe "marka" algısına kapiliyoruz ve tüketmeye devam ediyoruz. Benim önerim, kendiniz üretmeyi deneyin. Alet alın. Merak edin. Hobi edinin. Tasarımcı olmanıza gerek yok. Yerel ustaları bulun. Onları ziyaret edin. Onlarla çalışın. Araştırın. Lüks markaların yaptırdığı herşeyi siz de kendi tarzınızda yapabilirsiniz. Onların logosuna ihtiyacınız yok. :) İşte daha önce sorduğunuz marka ismimizin anlamını da böylece cevaplamış olduk.







45 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Baki Yavuz

bottom of page